Karagöl’den BİR HATIRA
Çocukluk yıllarımdı. Belki de 10-11 yaşlarındaydım. Benim için çok yorucu olan 5-6 saatlik hep yokuş olan bir yürüyüşten sonra Karagöl'e çıkmıştık. Köyden epey insan vardı o gün Karagülde. Köyün öküzü gölde yüzdürülecekti. Babam gelememiş beni göndermişti. Beni de çocuk halimle yalnız göndermesi mümkün değildi ama kiminle birlikte gönderildiğimi ve babamın beni kime emanet etmiş olduğunu kesin olarak hatırlayamıyorum. Belki de bu insan Osman Ağabeyim veya İsmail Dayım olabilirdi.
Hava güneşli, her yer pırıl pırıldı. Karagöl'e o gün Şavşat köylerinden de gelenler vardı. Çocuk yaşımda ilk defa bu büyüklükte bir göl görüyordum. Herhalde deniz dedikleri de böyle bir şey olmalıydı.Çevresi yemyeşildi. Kenarından bakınca çevrenin eşsiz güzelliklerini, tepelerin göle düşen akislerini ve gölde yüzmekte olan binlerce alabalığın kitleler halinde akın edişlerini seyretmenin zevkine doyum olmuyordu. Gölün kuzey kıyıları düz ve zümrüt gibi yemyeşil ve rengarenk çiçeklerle bezenmişti. Bu yüksek rakımdan önünüze serilen ve ta uzaklara kadar devam eden çok geniş bir çevreyi, Karagöl Havzasını, Şavşat Kazasının çok büyük bir bölümünü, uçsuz bucaksız muhteşem devasa ormanlarını, vadilere yerleşen köy manzaralarını ve daha uzaklardaki sıradağların sonsuzluğunu göz alabildiğince seyretmek ele geçmez bir fırsat ve eşsiz bir zevkti. Fırçadan çıkmış gibi görünen gölün küçücük yarımadasında kabaran yeşilliği, çiçeği ve konup göçen minnacık kuşları bir başka güzellik ekliyordu manzaraya.
Gölün en dar olan doğu tarafından yıkanmak, temizlenmek üzere biraz da zorla göle dökülen yüzlerce öküz-yüzerek geçiyordu karşı kıyıya. Sıcak bir günün ortasında gölden süzülerek çıkan hayvanların bu işten çok hoşlandıkları, neşelendikleri ve canlılık kazandıkları belli oluyordu hallerinden. Suları süzülen öküzlerin tüyleri pırıl pırıl parlıyordu güneşte. O gün bu büyük öküz kitlesinin bu enteresan yüzme gösterisinde "ya boğulurlarsa" diye çok büyük bir heyecan duymuştum.
Bunun benim üzerimdeki tesiri, hoşa gitmenin ötesinde bir başka husus önem taşıyordu. Hayvanlara yüzme öğretilmediği halde hepsi ne kadar büyük bir maharetle yüzebiliyorlardı. Halbuki ben yüzme bilmiyordum. Şayet yüzmeğe kalkışsam boğulacağım muhakkaktı. Bu halden büyük üzüntü ve hatta utanç duyuyordum. Nasıl oluyordu da hayvanlar yüzüyorlardı da ben yüzemiyordum. Yoksa benim yaradılışımda bir garabet mi vardı? Acaba ben beceriksiz hatta kabiliyetsiz mi idim. İşte benim kabullenmediğim ve hazmediğimde buydu. Bütün hayvanların doğuştan yüzme bildiklerini, aslında bebe halinde iken insanların da yüzdüklerini, niçin sonradan yüzme bilmez hale düştüklerini yıllar sonra ancak öğrenebilecektim. O günü, bu duyguları bana yaşattığı için asla unutamadım.
Kaynak: Osman ÜNSAL Artvin ve Çevresinde Yaylacılık ve Pancarcı Şenlikleri Kitabı.
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. Kopyalanması ve izinsiz yayınlanması yasaktır.
Etiket : Karagölden, Hatıra,