PINARLAR, OLUKLAR ve KÜRÜNLER...
Pınarları, onların kürünlerini, oluklarını ne kadar yazarsak yazalım, konuşursak konuşalım, artık bitirdik denebilir mi?
Denebilir belki de.
Ama bitmez.
Çünkü, kenarından köşesinden, şöyle göz ucuyla gördüğümüz bir pınar fotoğrafı, beyninizi ele geçirir hemen.
Aldığı gibi, başa götürür.
Yolların çatında, en önemli yerlerinde dururlar hep.
Orada, yaşam başladı başlıyalı ne olmuşsa, kim gelmişse geçmişse, kime su vermişse, hepsini bilirler.
Sevdaları, sevdalıları, onların sırlarını bilirler.
Ketumdurlar.
Onun için de bilmezden gelirler.
Her şey yeniden başlar.
Yaylaları yeniden yaşasınız.
Yayla yollarını yeniden yürünürsünüz.
Önde şaşortlar, süslü atlarıyla. Ardından süslü analar ve danaları.
Kızakların gıcırtıları gelir kulağınıza.
Ormanlar.
Ormanların kokusu, sesi yeniden serinletir içinizi.
Derken, duman basar her yeri birden.
Yayla dumanı.
Uzaklardan gelen sesleri duyarsınız.
Derinlerden, esrarlı bir diyardan geliyormuşçasına ulaşır kulaklarınıza.
''Yıldızlı Semalarda'' göz kırpan yıldızların ne kadar da yakın olduğuna şaşarsınız.
Ay ışğında önünüzde uzanan derin sessizlikte, kurbağalar, ağustos böcekleri, şarkılarını söyler durmaksızın.
Kim dinlemek isterse ona.
Bir de mutlu kuşlar, uçuşurlar çiçekli çayırların üstünde.
Dünyanın en güzel yerlerinde yaşadıklarını bilirler mi acaba?
Kürünsüz pınarlar var bir de.
Hatta olukları bile yoktur onların.
Issızlarda, öksüz gibi yaşar giderler.
Pınarların sokak çocuğudur onlar.
Kenarda köşede yaşamını sürdüren börtü böceğe hayat verirler karşılıksız.
Yalnızdırlar.
Kahraman ve asi'dirler.
Ve biraz da serseri.
Serseriliğini, asiliğini seversiniz onların.
......
Oysa olan, topu topu, yarım yamalak gördüğümüz bir pınar fotoğrafıydı.
Noyan Ünsal
14.08.2019
Etiket : PINARLAR, OLUKLAR, KÜRÜNLER ,