ALAF ZAMANI....
Hayvancılığın, dolayısıyla yaylacılığın yoğun olarak yaşandığı yıllarda, yaşamın çok önemli üç merkezi vardı. Altındaki ahırıyla köy evi, evin yakınındaki merek ve yayla evi.
Merekler çoğunlukla yayla evleri gibi, yuvarlak ağaçtan yapılırdı. Önünde harman yeri, harman yerine doğru uzanan bir örtme ve bedevreyle kapatılmış çatıdan ibaret basit bir yapı olarak inşa edilirdi.
Kışları yaşam, genel olarak bu üç hayati nokta etrafında sürerdi.
Dayılarım, ahırın önünde duran iki büyük sepeti omuzlarına takıyor. Ben de, bana ait olan daha küçük, üçüncü sepeti.
Merek'e, alaf'a gidiyoruz.
Devam eden kar yağışı, daha önce kısmen açılmış yolu biraz daha kapamış. Ama, önemsemiyoruz. Hele ben hiç aldırmıyorum. Çünkü üçüncü sırada yürüyorum.
Kar taneleri, yüzümüze, gözümüze geliyor. Üşütüyor, ıslatıyor. Ama bana güzel geliyor.
Köyde geçen her an'ımı çok seviyorum. Bu durumdan bile şikayetçi olmuyorum.
Birkaç yüz metre süren yolun sonunda merek'e ulaşıyoruz.
Karşıdaki tepeler, yoğun kar nedeniyle zorlukla seçilebiliyor. Biraz yukarıdaki, Çismat nenelerin evini ve diğer yapıları bile zorlukla görebiliyorum.
Bugün, ot vereceğiz onlara.
Sepetlerimizi otla dolduruyoruz tepe tepe. Yazları Kaleardında, çiçekli çayırlardan biçtiğimiz otlar, üstüne bastıkça çok güzel kurumuş ot ve çiçek kokuları yayıyor.
Başka bir gün, Mereğin, hemen alt tarafından geçen mal yoluna açılan kapısından girip, saman dolduracağız sepetlere. Samanları yabayla çekince, yazın samanın arasına attığımız elmalar düşecek sepete. Dayılarım ilk düşen elmayı bana verecekler. Hem en küçükleriyim, hem de misafir sayılıyorum, ben öyle kabul etmesem bile.
Bazen, örtmenin altından neker ayıklayıp, arasına serpiştireceğiz samanların.
Bu kez aynı yolu, sepetlerimizdeki çiçek kokulu otlarla yürüyüp, ahıra geliyoruz.
Bir dayım bir bagaya, öbür dayım diğer bagaya otları dağıtmaya çalışıyor.
İyice acıkmış aceleci ve sabırsız hayvanlarla, otları dağıtmaya çalışan dayılarım arasındaki telaş, itiş kakış ve aralarında geçen, tek taraflı sert sohbet, kargaşayı hiçbir zaman engelliyemiyor.
Aynı manzaranın çok daha hafifi ve sakin olanı, danadam'da, benimle danalar arasında cereyan ediyor. Ben de onların bagalarına çiçek kokulu otlardan koyuyorum.
İçlerinden biri, henüz boynuzları doğru dürüst çıkamamış başıyla, yandan, hafif hafif vuruyor bir kaç kez.
Sanıyorum acele et demek istiyor.
Noyan Ünsal
08.02.2019 / Devrek