ÖKÜZÜN DAĞA ÇIKARILMASI
Kışın ahırlarda bunalan, kuru ot, saman gibi alafla ve ek olarak da mısır çalası, neker (kuru pelit yaprağı) ile beslenen hayvanlar için ilkbahar sabırsızlıkla beklenir. Aslında mereklerde alaf bittiği veya bitmek üzere olduğu için bunda zaruret de vardır. Yalnız toprağın sürülmesi sırasında öküzün kuru ot ve samanla beslenmesinde zaruret vardır. Çünkü yeni çıkan yeşil otla toprak sürme gibi çok ağır bir işin yapılması mümkün olamaz. Öküzler bu performansı gösteremezler. Tarlaların sürülebilmesi için karların kalkışının ardından toprakta bir silkinme, bir kabarmanın olması beklenir. Yalnız sürme işine başlamadan önce gübrelerin tarlalara taşınması ve toprağın yüzüne karların erimesiyle birlikte yayılması gerekir. Önce kotan, pulluk, cılga (saban), sami, sambağ, tapan gibi çift sürme alet ve edevatının eksiksiz bir şekilde koşuma hazırlanması gerekir.
Çift sürüleceği ilk gün adeta hayata yeni başlanıyormuş gibi büyük bir sevinçle ve adeta küçük bir merasimle işe başlanır. Öndeki öküzlerin alnına birer yumurta vurularak kırılmak suretiyle ve "Bismillah" diyerek toprak sürülmeye başlanır. Bölgenin toprak özelliğine göre çift sürme işi üç çift öküzle yapılır. Bir çift, iki çift öküzle sürülen yerler de vardır.Uzun bir kış dönemini ahırda geçiren öküzler birdenbire ağır bir koşuma girerken hem hamlar hem de boyunları dövülerek zedelenebilir. Bu bakımdan başlangıçta öküzlerin koşuma alıştırılması yöntemi asla gözardı edilmez. İlk bir iki gün koşumun kısa süreli olması, boyunduruktan çözülen öküzlerin boyunlarının tuzlu su ile yıkanması gibi tedbirlerin uygulandığını çocukluk yıllarımdan çok iyi hatırlıyorum.
Haziran ayının girişi ile öküzün yapacağı her iş tamamlanmış ve ağır bir koşumun ardından üstlerindeki, ağır yorgunluğu atmak için onlar da iyi bir dinlenmeyi, güzel bir dağ keyfini fazlası ile hak etmiş bulunmaktadırlar. Bu mevsimde mezralar, yaylalar ve dağlar en ihtişamlı güzelliklerine bürünmüş, yeşili, çiçeği ve en güzel manzaraları ile her yer misafir kabul eden cazip ve sımsıcak bir mekan haline dönüşmüştür. İklim şartlarının gereği olarak dağlar insanlara ve hayvanlara göz kırpmakta; "bana gelin" mesajları vermektedir. Birden bire hayat kaynağı oluveren bu dağlarda kış mevsiminin ürkütücü, dehşete düşürücü ve hatta ölüm fermanları sergileyen soğuk çehresinden en ufak bir iz kalmamıştır. Kötü ile iyinin, çirkin ile güzelin aynı çehrede adeta tılsımlı bir şekilde yer değiştirmesine, ölüm saçan kapkara bir "Karakış"ın yerinde hayat vadeden bir yazın bağdaş kurmasına inanabilmek gerçekten çok zor.
Öküzün dağa, sağım ve yoz hayvanların da yaylalara çıkarılması köyde eskiden beri başlı başına sevinç yaratan önemli hadiselerdir. Bu hadise köyde çocuğundan yaşlısına, kadınından erkeğine varıncaya kadar herkesin neşe ve heyecanına vesile olur. Her mühim işte olduğu gibi bu işte de köy bir cuma günü cuma namazı vesilesiyle camide toplanmıştır. Camiye seyrek gelenler de gelmişlerdir. O gün öküzün doğa ne zaman, hangi gün çıkarılacağına karar verilir ve bu karar köy bekçisi tarafından her eve duyurulur. Alınan bu karar gereğince herkes öküzünü kendisi dağa götürerek köyün "Öküzcü"lerine teslim eder idi.
Kaynak: Osman ÜNSAL : Artvin ve Çevresinde Yaylacılık ve Pancarcı Şenlikleri Kitabı.
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. Kopyalanması ve izinsiz yayınlanması yasaktır
Etiket : Öküzün, Dağa, Çıkarılması,