DAĞLARIMIZ VE YAYLALARIMIZ
Doğu Karadeniz ve Kuzeydoğu Anadolu bölgeleri halkı yaz aylarında koyunlarını, sağım ve yoz hayvanlarını, iyi otlatmak ve onlardan bol süt almak, ağartı adı ile bilinen yağ, peynir, kaymak, yoğurt ve ayran gibi değerli besin maddelerini yapmak üzere yüksek dağ ve yaylalara çıkar, yaz mevsimini buralarda geçirirlerdi. Bu çok eskiden beri yerleşmiş köklü bir gelenektir. Köyün öküzü de aynı şekilde dinlenmek ve daha iyi beslenmek için dağlara, dağlarda açık hava tesisi niteliğindeki sabitleşmiş öküz yataklarına çıkarılırdı.
Hayvanları, yaz aylarının yakıcı sıcaklarından kurtarmak, dağların serin ve güzel havasından, suyundan, zengin ot potansiyelinden faydalandırmak için bunda zarurette vardı. Dağlara haziran ayı sonunda çıkılır, ağustos ayı sonlarında soğukların başlaması ile aşağı rakımlara, mezralara inilirdi. Yazın dağ ve yaylalarda mahşeri bir hayvan kala-balığı oluşur, bütün dağlar ve yaylalar adeta bir hayvan panayırı haline dönüşürdü. Halkın hayvanlarıyla birlikte dağ ve yaylalara çıkması hadisesine halk dilinde "YAYLACILIK" denmekte idi.
Hemen hemen bölgede bütün dağ ve yaylalar aynı iklim ve tabiat şartlarına tabii olduğu, aynı tarzda çıkılıp inildiği ve aynı şartlar içinde yaşandığı için bunlardan birini anlatmış olmakla diğer köylerin yaylacılığına da tercüman olunacaktı. Bu noktadan hareketle yaylacılık olayına bir açıklık getirmek ve bir örnek oluşturmak amacıyla Artvin ili Ardanuç ilçesi Aşağı ve Yukarı Irmaklar köylerinin müşterek olarak kullandıkları dağ, yayla, otlakiye ve dolayısı ile de yaylacılık konusu ele alınmıştır. Yalnız bu konuyu ele almadan önce önemli saydığım bir hususu kaydetmeden geçemem mümkün değil.
Altmış, hatta yetmiş yıl öncesine kadar uzanan hatıralarımın ve zaman içinde görevim icabı çok az fırsatlara dayalı müşahadelerimin ve bilhassa gençlik yıllarımda gördüğüm ve bizzat yaşadığım olaylardan edindiğim bilgi ve tecrübelerin ışığı altında hazırlamayı düşündüğüm bu belgesel mahiyetteki hatıralarımı kaleme alırken hiç şüphesiz ki bu konular arasında unuttuklarım, yanlış ve noksan hatırladıklarım veya hiç bilemediğim pek çok husus bulunacaktır. Ne yazık ki bütün bunları tamamlama imkanlarına da şu anda sahip değilim. Herşeye rağmen belki ileride faydalı olur diye bütün noksan, hata ve sevabiyle birlikte yaylacılık konusunu ele almayı ve işlemeyi lüzumlu buldum. Noksan ve hatalarımdan ötürü yöre insanından, çok aziz ve muhterem hemşerilerimden şimdiden özür diliyorum. Aşağı ve Yukarı Irmaklar köylerine ait olan Dağlar; yaylalar ve Bilbilan, Yalnızçam Dağları üzerinde yer alır.
Bölgenin en yüksek yeri olan Kürdevan'ın doğuya taraf devamı olan Tavkola, Eğripınar, Düzdağ, Kurugöller, Tozlu, Karagöl sırtları ile bunların kuzey yamaçlarına isabet eden ve Üçırmaklar vadisine bakan geniş sathı mailler, yer yer az veya çok meyilli, engebeli araziler, geniş meralar, pekçok yayla evleri, muhteşem çayırlıkları ile bu yöre gerçekten bir yayla ve yaylacılık, dünyasıdır. Irmaklar köyünden hareket eden bir kimse hep bu köye ait topraklar üzerinde yürüyerek ve bir başka köyün toprağına girmeden Bilbilan Dere Hanlarında Ardahan sınırına ve topraklarına ulaşır. Bu misali Irmaklar köyüne ait toprakların, dağ ve yaylaların ne kadar geniş bir sahayı içine aldığını göstermesi bakımından kaydediyorum. Buna rağmen iki köyün 1950'li yıllarda yedi-sekiz bine ulaşan mal varlığı karşısında bu kadar geniş dağ ve yaylalar yine de ihtiyaca cevap verememekte idi.
Bilbilan yaylasına gelince burası Tavkola ve Karagöl sırtları ile bu sırtların güneyinde Ardahan sınırına kadar hafif meyille uzanan ve 2800-2900 rakımlar civarında yaklaşık (20.000) dekara varan çok geniş bir otlakiye alanlarına sahipti. Yalnızçam Dağları üzerinde bulunan Horasan Tepesi, Kürdevan, Karagöl sırtları, Yığılı Dağı, Sahara, Cin ve Arsiyan Dağları çizgisinin kuzeyinde kalan meyilli araziden çıkan pınar ve kaynak suları Çoruh Nehrinin kolları olan Şavşat, Berta, Ardanuç sularının membaını oluşturur.
Bu çizginin güneyindeki sahalardan doğan pınar ve dere suları ise Ardahan Ovasındaki Kura Nehrinin menşeini teşkil ederler. Söz konusu dağ ve tepeler ayrıca Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu Bölgeleri arasındaki tabii sınırı da meydana getirirler. İki köye ait olan bu dağların sınırı çok kabataslak hatları ile şöyledir:
A.Aşağı dağda:
Doğusu: Çançah-Zağlikev Deresi ile irtibatlı olarak Şavşat'ın Savaş ve Çavdarlı köyleri yaylaları
Batısı: Yaylacık Köyü ile Cevizli Köyü Yaylası
Kuzeyi: Soriyent Deresi ile irtibatlı olarak Kapıköy, ve Ustalar köylerinin köy hudutları
Güneyi: Yalnızçam Dağlarının en yüksek çizgisi üzerinde kendi köyümüze ait Tavkola-Eğripınar, Düzdağ sırtları.
B.Bilbilan'da
Doğusu: Yaylacık ve Ustalar köyleri yaylalarının batısındaki dere ve kuzey-güney istikametinde uzayan buzultaş kayalarından oluşan uzun çegil yığınları.
Batısı: Bilbilan'da Artvinlilerin oturduğu sırt mahallesinde cami ve değirmenin bulunduğu dere,
Kuzeyi: Yalnızçam Dağlarının en yüksek çizgisi üzerinde Eğripınar, Düzdağ, Kurugöl'ler, Tozlu ve Karagöl sırtları.
Güneyi: Bilbilanda Ardahan hududu olarak Dere hanları ve Kinzodamal (Bağdaşen) köyünün Bilbilan'daki yayla hududu.
Kaynak: Osman ÜNSAL : Artvin ve Çevresinde Yaylacılık ve Pancarcı Şenlikleri Kitabı.
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. Kopyalanması ve izinsiz yayınlanması yasaktır
Etiket : Dağlarımız, Yaylalarımız,