CONAT'IN MEVKİİ VE YERİ
Ana hatları ile Conat'ı şöyle tarif etmek mümkündür.Conat'm en yukarı taraflarını teşkil eden güney kısmı "Uzunçayırın Taşları" Batısı; Sakilde ve Şaşaverdena taşları ile Cevizli köyünün "Mağara Bayırı Ormanı", Doğusu; Yüksek "Kontrom'un Taşları" ile Dağniyetur ve Sukürünleri Ormanı, Kuzeyi ise; Gittikçe daralan bir boğaz halinde köyün üst kenarına inen tarla ve çayırlık arazi ile çevrilidir. Conat, köyün hemen üst kenarından "Orta çayırların başı"ndaki Kohoze Panta ile ve dere yatağındaki büyük, münferit ceviz ağacından başlayarak hafif yokuşlarla devam eder, Uzunçayırm Taşları ile Kaslakav sırtında son bulur.
Derin bir tepsiyi andıran Conat'm köye doğru meyilli orta kısmı müstakil küçük küçük düzlükler halindedir. Düzlüklerin tamamına yakın kısmı köyün en değerli çayır alanlarıdır. Geri kalan az bir kısmı da arada bir ekilen tarla yerleridir. Mollagil'in, Bayraktargil'in, Kavazgil'in ve Vedigil'in yayla evlerinin ortasında kalan ve Körubude ormanının ön kısmına rastlayan büyük düzlüklerin tamamını Conat'ın en güzide çayırları işgal eder. Bu bölümün güney batı kenarında ve çamlığın üst tarafında Hacogil'in, Kamburgil'in ve İmamgil'in yayla evlerinin arasında kalan hafif meyilli düzlükler Conat'ın ikinci büyük çayırlıklarıdır. Bu iki alan dışında kalan çayırlar ise herkesin kendi yayla evinin önüne isabet eden münferit çayırlardır. Conat'taki araziler 93 harbi ve Birinci cihan savaşları sebebiyle halkın Anadolu içlerine kaçışları sırasında uzun yıllar ziraat edilemediği için orman halini almıştı.
Göç edenler 1920'lerden itibaren peyder pey memlekete dönmeye, arazilerinin başına geçmeye ve bu meyanda ormanlaşan arazilerinin yeniden çayır haline getirilmesi sırasında pek tabii ki bazı orman tecavüzleri de yaşanmış, orman aralarında kalan bazı çayırlar zamanla ormanlardan büyütülerek bugünkü hale getirilmişti. Kohoze, Zela, Zakaratm dibi, Kelciba ve Kotozir'in küçük düzlüklerinde sulama yapılamadığı için bu toprakların kuruluk ve nem derecesine göre bir kısmı çayır ve bir kısmı da tarla olarak kullanılıyordu. Ancak bu tarlalar hem aşırı kuraklık, hem de gübresizlikten ötürü üç-dört yıl sonra verimsiz hale geldikleri için birkaç yıl hatta daha uzun bir süre "Hozan" bırakılıyor ve buralardan otlakiye olarak faydalanılıyor idi. Orman, çayır, mer'a ve yer yer de tarlalardan oluşan bu güzel vadi çok verimli, çok sevilen ve çok kıymetli bir mezra, köy için "Has" kabilinden birinci sınıf gözde bir arazi idi.
Conat'ın çok eskiden beri bilinen ve kendilerine ait özel adları ile anılan belli başlı mevkileri, hatırımda kaldığı kadarı ile şunlar idi. Kohoze, Zakarat (orman), Sindizgom (orman), Kotozir, Şuvathe, Kelciba, Körubude (orman), Zela, Corattaşın ardı, Pikallık (orman), çamlık (orman), Değirmitarla, Korh, Körpınar ve Kaslahav.
CONAT VE PINARLARI
Conat su yönünden de çok zengindir. Onbeşin üzerinde son derece güzel ve buz gibi soğuk pınarları vardır. Bu pınarların bir çoğu kaynağında parmağınızı içinde yarım dakika bile tutamayacağınız kadar soğuktur. Bunların başında Kelciba'da, bizim yayla evimizin bulunduğu Çamlı tepenin önündeki, özel adı "Zülallı" olan pınar gelmektedir. Bu pınarda gerçekten parmağımızı suyun içinde yarım dakika bile tutamazdık. Sudan çıkardığımızda parmağımızın uyuşuk, ve hissiz bir halde, kızarmış bir durumda olduğunu görürdük. Bu harika sular Conat'ın içme ve sulama gibi her türlü ihtiyacını karşıladıktan sonra Conat deresinde toplanan fazla suları ile köyün sulama suyu ihtiyacına da cevap vermekte idiler. Biz çocuklar mal otlatırken Zela daki hozanların başında, Bilalgi'lin eski yayla evinin önündeki derede mevcut "çakrak"larm önünü kapatır, küçük gölcükler oluşturur, haziran sıcaklarında bu göllerde yıkanır serinlerdik. Küçük oldukları için bu göllere iki veya üç çocuk ancak girebilirdik. Tabii yüzme diye birşeyden söz edilemezdi, ancak su ile çılgınlar gibi oynar, çırpmır, suları birbirimizin üzerine ve etrafa sıçratmaktan büyük keyif alırdık.
Hepimiz bu işe öyle dalar ve herşeyi öyle unuturduk ki bazen hayvanlarımız kaçamak yapar, başkalarının çayırlarına girer, çayır sahiplerinin sert tepkilerine yolaçar, bazende dayak tehditlerine maruz kalırdık. Yurdun o bölgelerinde göl ve nehir bulunmadığı için yöre insanı yüzmeyi bilmemekte ve bunun sıkıntısı bazen bir ömür boyu sürmektedir. Conat'ın pınarbaşları çok iyi birer dinlenme ve sohbet yerleridir. Yolculuklarda molalar hep bu su başlarında verilir, susuzluklar bu pınarlarda giderilir, kumanyalar hep buralarda yenirdi. Bütün bunlardan ötürü dinlenmeler için hep pınarbaşları seçilirdi. Çayırların biçilmesi, otların kaldırılması ve diğer işlerin yapılması sırasında sofralar hep bu su başlarında kurulur, yemekler buralarda yenir, iş yorgunlukları hep buralarda çıkarılır idi. Hayvanlarını otlatan çobanlar ve çocuklar durak, oyun ve yemek yeri olarak daima su başlarını seçerlerdi.
Bütün bu işler yapılırken pınarbaşları iyi bir sohbet ve kaynaşma fırsatına da zemin hazırlamış ve insan ilişkilerinin artmasında iyi bir rol üstlenmiş olurlardı. Conat küçük bir su ve pınarlar cannetidir.
Evet yalnız bir pınar cenneti midir? Hayır hayır dahası var
1- Conat bir genç ormanlar cennetidir.
2- Conat bir çayırlar cennetidir.
3- Conat bir yeşillikler cennetidir.
4- Conat bir çiçek cennetidir.
5- Conat bir temiz hava cennetidir.
6- Conat bir kuş cennetidir.
7- Conat bir yankılar cennetidir.
8- Conat bir özlem cennetidir.
9- Hayvanlarımız için de öyle.
10- Ve özet olarak söylemek gerekirse Conat insanlar için küçük bir yeryüzü cennetidir.
CONAT VE ORMANLARI
Conat orman bakımından da çok zengindir. Daha doğrusu elli sene öncelerine kadar böyle idi. Benim gördüğüm, bildiğim ve bizzat yaşadığım kadarıyla 1930'larda, 1940'larda ve 1950'ye kadar olan dönemde Conat'ın % 60 kadarı tamamen genç ormanlarla kaplıydı. Ormanlar Conat'ın varoluş sebebi gibiydi. Ormansız bir Conat düşünülemeyeceği gibi hiç şüphesiz ki Conatsız bir ormanında bu kadar güzel olabileceği hayal dahi edilemezdi. Conat'ta orman bir süstü, bir ziynetti, erişilmesi mümkün olmayan ve Conat mucizesini yaratan tek mevcudiyetti. İkisinin bir arada oluşu ile sanki bir cennet köşesi vücut bulmuştu Conat'ta. Ve gerçekten Conat küçük bir orman cennetiydi.
Bir zamanlar Conat'ta ormanlar, içine girilemeyecek kadar sık ve altları karanlık denecek kadar loştu. Mal otlatırken biz çocuklar ormanın böyle yerlerine girmeye cesaret edemez, korkardık. Orman katliamı anlamı taşıyan "Kırıntı"nın tehdidi altında daha fazla büyüme imkanı bulamamış olan bu genç ormanlar daima küçük kalmaya mahkum bırakılmışlardı. Balta korkusuna rağmen bu ormanlar her yıl kendi yetiştirdikleri fidanlarıyla hep kendilerini takviye ede ede varlıklarını devam ettiriyorlardı.
Bu konu ile ilgili daha geniş bilgi "Ormanlarımız" başlıklı bölümdedir. Conat ormanları genç çam ve köknar ağaçlarından oluşmaktadır. Yalnız Şuvathe'nin eteklerinde köknarla karışık olarak bir miktar Ladin'de vardır. Orman içlerinde çok seyrek olarak titrek ve şapırdak yapraklı meşe kavaklarına da rastlanıyordu. Sonbaharda bu kavaklar sarıların en güzeli, sap-sarı yapraklarıyla ormanları, aplike edilmiş desenler gibi süslemekteydi. Orman ağaçlarının ardından Conat'da en çok panta yani Ahlat ağacı gelmekteydi.
Bunlardan başka olarak yöre insanının "AKRİ" ve "UruL" dediği çok az miktarda da olsa çok güzel iki ağaç çeşidine de rastlanmaktaydı.
Kaynak: Osman ÜNSAL : Artvin ve Çevresinde Yaylacılık ve Pancarcı Şenlikleri Kitabı.
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. Kopyalanması ve izinsiz yayınlanması yasaktır
Etiket : Conatın, Mevkii, Yeri, Çonat, Pınarları, Conat, Ormanları,