AZRAZ VE ANIT AĞAÇLAR: Muhitte Azraz diye bilinen ağaç bahçe ağacı olmayıp yapraklı ağaçların çoğunlukta bulunduğu ormanlarda yer alan ve kendiliğinden yetişen bir ağaçtır. Cinsi çok az olan bu ağaç kısmen kiraz ağacına benzer, yaprakları biraz daha küçüktür. Meyvesi ise olgunlaştığı zaman muşmula tat, renk ve kıvamındadır, şekil olarak kızılcığı andırır.
Ormanlarda Ağustos sonlarına doğru olgunluğa eren bu meyve dalından koparılarak yenir. Azraz ağacının en enteresan bir örneği Kaleardı'nda, yaylanın yanında nadasa bırakılan tarlaların başında, kayalıklı sırtın üstündeki büyük azraz ağacı idi. Gövde çapının 35-40 cm. ve boyutunda 8-10 metre civarında olduğunu sandığım bu ağaca büyüklüğünden ötürü cinsinin azmanı demek de mümkündü. Zira bu ağacın bu kadar büyük olanına raslamak hemen hemen imkansızdı. Bu ender ağacın dallarının çoğu kırık döküktü. Geçmiş yıllarda meyvesini toplayanların hunharca muamelesine maruz kalmış, sanki sonra ki yıllarda faydalanılmayacakmış gibi dalları kırılarak meyvesi ile birlikte alınmıştı.
Sözünü ettiğimiz azraz ağacının yanında çok daha büyük birkaç kavak ağacı da vardı. Ta aşağılardan, köyden bakınca nirengi noktasındaki, kişilik sahibi bu seçkin birkaç ağaç Kaleardı'nın simgesi gibiydiler. Dikkatleri hemen üzerlerinde toplar, zihinlerde noksansız bir Kaleardı imajı yaratırlardı. Bu yerlerin eski sahipleri olan ve aramızdan yıllarca önce ayrılmış bulunan saygı değer insanlar çok ileri bir görüşle bu ağaçları büyütmüş günümüze bırakmışlardı.
Asardide bu ağaçların gölgesinde yaz mevsiminin püfür püfür esen rüzgarında oturup eskiyi düşünmemek ve önümüzde sergilenen Ardanuç tablosunu seyretmenin zevkini unutmak mümkün değil. Kaleardı'ndan Sakılde'ye çıkan kızak yolunun kenarında, çayırlar içinde bir metreye yakın çapı ile dev bir çam ağacı vardı. Bu çam ağacını görünce en az üç-dört y.y lık bir maziyi düşünmemek mümkün değildi. Çok değerli bu anıt ağaç güdükleşmiş tepesi ve birkaç dalına rağmen ömrünü sağlıklı biçimde hala devam ettirmekteydi. Ne yazık ki tabiat harikası bu muhteşem çam ağacı 1948 yılında büyük bir sorumsuzluk örneği olarak kesilmiş yok edilmiştir.Sakılde ve Uzunçayır'da da durum aynı idi. Çayırlar ve ormanlar arasında, geçen asırlardan günümüze intikal eden dev gibi bir çok ağaç cahil ve acımasız kimseler tarafından insafsızca baltalanmış, birkaç asırlık ömürleri sona erdirilmişti. Bu ne büyük bir sorumsuzluk ve ne büyük bir vurdumduymazlık örneği idi. Bütün bunları görür, şahit olurken acaba biz neden sonra ki nesillere bir şeyler bırakmıyoruz diye düşünmeden edemiyor insan. Aslında yalnız bu konu da değil her konuda böyle değil miyiz? Ne korkunç bir cehalet içindeyiz, ve tabiatı ne kadar çok sevmiyor ve yaşamıyoruz.
Yirminci asrın sonuna gelmemize rağmen kendimizden geleceğe ne bırakıyoruz ki? Yarınlara kalacak herhangi bir eser ortaya koyma konusunda hiçbir teşebbüs ve hatta fikri dahi olmayan bugünün insanı maalesef hayatiyetini tarihinden nefes alıp vermekle sürdüren ata yadigarı eserlerimizi muhafaza bilincinden mahrum olduğumuz için bu değerlerin çoğu yok olup gitmiş, bir kısmı da can çekişir hale gelmiştir. Yüzlerce yıl sonra içinde bulunduğumuz bu kısır asrın muhasebesi yapılırken kim bilir nasıl ağır bir dille tenkide tabi tutulacağımızı düşünüyor, ürperti duyuyorum
Kaynak Osman Ünsal'ın “Artvin ve Çevresinde Yaylacılık ve Pancarcı Şenlikleri” Kitabından
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. Kopyalanması ve izinsiz yayınlanması yasaktır.
Etiket : Azraz, Anıt, Ağaçlar,