VE BİR FOTOĞRAF....
Milyarlarca fotoğraftan biri. Ama farklı işte.
Daha önce de görmüştüm. Bugün tekrar geldi ömüne.
Büyüterek tekrar baktım. Ve kendimi orada ve o sokakta buldum. Sanki, uzun bir seyahatte gibiydim.
Adakalede, Kanyona en yakın, iki katlı evin üst katında oturuyorduk. Bugün sadece anılarımızda yaşıyan İlkokulumuza gidiyorduk.
O sıralarda ilçe merkezi Meydanlara taşınmıştı.
İlkokul bitince efsane Ortaokulumuza yazılmıştık. Hergün, sidikli taşın yanından geçip, bilmem kaç kilometre yol yapıyorduk. Yağmurda , çamurda, karda , kışta yüksünmeden gidip geliyorduk. Gıkımız çıkmıyordu. Bu durumun, zor bir durum olduğunun farkında bile değildik.
Köylerden gelen arkadaşlarımızı düşündükçe okul, eve bitişik gibi geliyordu bize.
Hükümet Konağının üst tarafından geçip, Ankliya istikametine doğru devam eden ana yoldan başka ciddi sayılabilecek başka bir yol yoktu. Bu yol bu taraftan, Hükümet Konağını geçer geçmez yukarıya, Unushev istikametine döner, yukarı doğru devam ederdi.
Babam, Hükümet Konağını geçer geçmez yolun, yukarı doğru döndüğü noktanın hemen üst taraflarında, biraz yukarıda bir arsa satın aldı. Öbür yanından Hükümet Konağına doğru inen bir patika vardı. Yer yer patikanın her iki yanında arazi sahiplerinin yaptığı taş duvarlar vardı.
Bir arsamız olunca, oralar bizim gibi geliyordu bana.
Boş bir toprak parçası bile, aidiyet duygusu oluşturabiliyordu.
Babam buraya bir ev yapmayı ve Meydanlara yerleşmeyi düşünmüştü. Bu durum aile için heyecanlı ve mutluluk veren bir durumdu.
Sıcak ve güneşli bir İlkbahar günü Babam hepimizi alıp buraya getirdi. Piknik yapacaktık.
Çimenlerle kaplı, içinde çiçeklenmiş ağacların bulunduğu güzel bir yerdi.
Hemen biraz aşağımızda, Hükümet konağı görünüyordu. Karşımzda okulumuz, o zamanın heybetli binalarından biri olarak orada duruyordu.
Annemin hazırladığı yiyecekleri yedikten sonra, Adakaleye, eve döndük.
Ortaokul bitince, eğitim sorunu ciddi bir biçimde karşımıza çıkmıştı. Önce ben, arkadan Bahadır ve Türkan'ın okul sorunu çıkacaktı. Belki de biz çok farkında değildik ama, Babam bu sorunu ciddi bir biçimde yaşıyordu ve en uygun çözümü bulmaya çalışıyordu.
Sonunda, Ankaraya atandı ve Ankaraya taşındık.
Hepsi bu kadar. Basit iki sözcükten oluşan bir cümle sadece. '' Ankara'ya taşındık.''
Aslında, belki de bir dram bu. Hayatınız değişiyor. İnsanlarınızı, yerlerinizi, dağınızı, taşınızı, arkadaşınızı terk ediyorsunuz.
O zamana kadarki yaşamınızı kitliyorsunuz, kapatıp gidiyorsunuz.
Arsa mı?
Sattı tabii Babam. Oysa kimbilir ne hayaller kurmuşlardı Annemle.
Güzel bir ev yapacaklardı. Annem bahçesine çok sevdiği çiçeklerinden dikecekti. Vs. vs.
Bunun baş sorumlusu olan ben, zaman zaman suçluluk duygusuyla anımsarım o günleri.
Fotoğrafta, orayı bulmaya çalışıyorum. Ama tam olarak yerini bulamıyorum. Oralarda evlerin ve büyükçe bir apartmanların yapılmış olduğunu görüyorum.
Uzakta da olsam, içimi bir sıcaklık kaplıyor.
O günlerden bugüne, şirin mi şirin, küçücük bir kent olmuş Meydanlar.
Noyan Ünsal
12.03.2019