KOHLAR...
İnsanlarla hayvanların, aynı ortamı paylaşmasının bir sonucuydu kohlar.
Ne insanlar hayvanların yaşadığı ortamda o canlıları yok etmeye çalışıyor, ne de hayvanlar bizlerin yaşadığı alanları zapt etmeye çalışıyordu.
Bu iki gurup, çoğu kez aynı alanları, birbirinin yaşamadığı zamanlarda, saatlerde kullanıyordu.
Gizli bir anlaşma yapılmışçasına farklı saatlerde ortak kullanılan alanlar, zaman zaman hayvanlar tarafından ihlal edilebiliyordu.
Bizlerin uyuduğu saatlerde, ayılar ve domuzlar, hatta tilkiler, kümeslerimizi mısırlarımızı, bostanlarımızı, bahçelerimizi ve diğer ekili alnlarımızı talan ediyorlardı.
Ertesi gün durum ortaya çıkınca, annelerimizin, ablalarımızın bize özgü ilginç küfürleri ve bedduaları peşpeşe saydırmaları, onları asla caydırmıyordu. Zaten ne dendiğini duymuyorlardı bile.
Çünkü o saatlerde kendi bölgelerinde belki de, en keyifli uykularını çekiyorlardı.
İşte kohlar, bu talanları önlemek için oluşturulmuş güvenlik kulübeleri gibiydi.
Böyle anlatılınca sadece, basit, hatta ilkel barınma mekanları gibi aldılanabiliyor.
Oysa kohlar, bir dönemi, o dönemin keyifli, hatta eğlenceli, bazen de korkulu geçen gecelerini anımsatır.
Genellikle bir uçları yere gömülmüş dört cerek'in 1,5-2 metre kadar üstüne kurulmuş, üstü ve yanları dallar ve yapraklarla kapatılmış basit külübeler olarak inşa ediliyordu. Bazen de, yerden yükseltilmeden doğrudan doğruya toprağa yerleştiriliyordu.
Dayımların yaptığı kohlar, yerden birkaç metre yukarıda inşa edilmiş kohlardandı.
Biz çocuklar gündüzleri oyun alanı olarak kullanıyorduk kohları. Çıkıp etrafı seyrediyorduk.
Kohta kalmayı çok istememe rağmen, olası ayı, ya da domuz baskınlarından korumak endişesiyle, hiç izin verilmemişti ve bir gece bile kohta yaşıyamadan ordan ayrılmıştım.
Koh yaşamı biraz korku içeriyor olsa da eğlenceli bir yaşamdı.
Köydeki kohlar rasında iletişim, kendilerine özgü iletişim araçlarıyla, sabahın ilk saatlerine kadar, süre giderdi.
Tenekeler çalınırdı mesela. Bu hem talancılara korku verir, hem de koh sakinlerini cesaretlendirirdi.
Bazen de, bir koh'tan koh'a yüksek sesle, seslenilirdi. Sırayla diğerleri de bu mesajı yanıtlardı. Bir bakıma yalnızlığı bastıran sohbet gibi bir işlev görürdü bu ses dizileri.
Uygun yerlerde, ateşler yakılrdı mesela. Yukardan bakılsa, köyün çeşitli yerlerinde yanan ateşler görürdünüz.
Üniversite yıllarında, arkadaşım Fikret Başkaya ile, Denizlinin, Kızılca köyüne gidip bir hafta misafirleri olmuştum. Rahmetli annesi çok iyi bakmıştı bize. Geceleri, iki katlı ahşap evlerinin balkonunda oturup, aşağılara baktığımızda, Denizlinin sıcağında, Denizli ovasında tınaz savuran Kızılcalı ırgatların yaktıkları ateşleri görünce, kohlarda yanan ateşleri ve köyü anımsardım.
Noyan Ünsal
21.07.2019
Etiket : KOHLAR,