Osman Ünsal, 1999 yılında basılan ''Artvin ve Çevresinde Yaylacılık ve Pancarcı Şenlikleri'' kitabından sonra, iki kitabın daha hazırlık çalışmalarını sürdürdü. Bunlardan Batum-Ardahan yolunun yapımını konu alan çalışmaları, basılma aşamasına yaklaştığı sırada, 12 Nisan 2001 günü vefat etti.
Diğer çalışması, 1990 yıllında başladığı Kaçakaçlık da dediğimiz seferberlik ve seferberliği izleyen yılların anlatıldığı hazırlık çalışmalarıydı.
Bu notları incelerken, ilginç bilgilerin ve anıların bulunduğunu ve bunların paylaşılmasının yararlı olabileceğini düşündüm. O yıllarda henüz bilgisayar kullanımı yaygın olmadığı için notlar bazen defterlere bazen de kağıtlara kurşun kalemle yazılmış.
Zaman içinde yazıların soluklaşması nedenliyle paylaşma aşamasına getirmek zor olsa da , sıkıcı olmaması için çok uzun olmayan bölümler halinde paylaşmanın doğru ve yararlı olacağını düşünüyorum.
Acı dolu zamanlar hakkında kırık dökük bazı bilgileri dinlemiş olsak da, o yılları yaşayanların yaşadıklarının, birinci elden dinlenip yazılmış olması ilginç olabilecektir.
----------------
Osman Ünsal
22.12.1990/ Kadıköy/İstanbul
GÖÇ HİKAYELERİ....1
SEFERBERLİK-KAÇAKAÇLIK-MUHACİRLİK....
1914 yılının sonbaharında halk yılın hasadını yapmış, her türlü kışlık ihtiyaç maddelerini tamamlayarak zahiresini ambarlarına koymuş, hayvanların ot ve samanını mereklere doldurmuştu.
Yakacak odununu taşıyarak kapısının önüne yığmış, her yıl olduğu gibi bu yılda zorlu bir kış geçirmeye hazırlanmıştı.
Rus ordusu Kasım ayında Osmanlı İmparatorluğuna harp ilan etmiş, Kuzeydoğu Anadolunun her tarafından saldırıya geçmişlerdi.
Bu saldırılar üzerine, Artvin, Ardanuç, Şavşat ve Yusufeli halkı her türlü kış hazırlıklarını, dopdolu ambarlarını, bütün hayvanlarını terkederek önündeki kıyamet aylarında büyük bir kaçışa umumi bir göçe başlamıştı.
Düşmanın ulaşamıyacağı, ayağını basamıyacağı, havasını teneffüs edemiyeceği yerlere, Anadolu içlerine, Tokatlara, Amasyalara, Çorumlara ve daha nice yerlere gidecekti.
Evet umumi kaçış başlamıştı ama göç için evvelemirde yol gerekiyordu. Böyle bir yol bulunmamaktaydı.
Anadoluya tek çıkış yolu ancak ve ancak aylarca yaya yürümek suretiyle gidilebilecek olan, Çoruh vadisindeki daracık patika benzeri bir yaya yolu idi.
1870 yıllarında yapılan Batum-Ardahan yolu Rusların işgalindeydi.
Ardanuç ve Şavşat halkı Ardanuç suyunun Berta suyuna karıştığı noktaya yakın yerdeki tarihi Kemerköprüyü geçerek Gümüşhane bağevleri Şurmak bağları, İşhalbur karşısındaki çok dar patikalar üzerinden yürüyerek Çoruh nehrini Çelik halat üzerine kurulu, biteviye sallanan dar ve tehlikeli köprüden geçerek Siryaya (Zeytinlik) ulaşacaktı.
Siryadan sonra Orcuk köyüne ulaşılıyordu ama Orcuktan itibaren Çoruh geçit vermediği için Orcuk Kabanı (çok dik bir yokuş) çıkılacak Diring mahallesinden Melo (Sarıbudak) köyüne, oradan Cilcim dağına tırmanılarak Nigzavan (Deirköy) ve Lusuncur Değirmentaşı köyleri vadilerinden geçilecek, Damalet dağları aşılarak Yusufelinin bir ara ilçemerkezi olan Öğdemden geçilerek Şadat (Çıralı) mezraları ve uzun mesafeli Keşiş yokuşu inilerek Barhal deresinin Çoruh'a karıştığı yerde Vecengirt ve Ahaltta tekrar Çoruh vadisine inilecekti.
Bundan sonra hep Çoruh vadisi takip olunarak sıra ile Kozahora, Dörtkilise (Tekkale), Peterek(Göcek-Çeltikdüzü), Oşnak(Köprügören), Nihak(Yokuşlu) köylerini takiben İspir ve Bayburta gelinecek, daha ilerilere gidemiyenler buralarda kalacak, yollarına devam edebilenler Suşehri, Tokat, Amasya ve Çorum havalisine, hatta daha ilerilerde birçok il ve ilçelere yayılacaklardı. Bu yüzbinlerce yoksul, aç ve perişan insan, hem de öldürücü hastalıkların vurgununu yemiş, onbinlerce ölü vermiş olarak.
Sürecek...
Etiket : HİKAYELERİ ,