ÇOBANLIK İŞLERİ
Sabah uyanırsınız, yazın sıcağına rağmen, sabahın serinliğinde yorgana sarılmanın keyfiyle,çıkmak istemezsiniz yatağınızdan.
Bilirsiniz ki aşağılarda Köy, Adakale, Meydanlar , kavrulmaktadır yaz sıcağından.
Yanmakta olan ocaktan dağılan duman, bedevrelerin arasından sızan güneşle karşılaşmış ve adeta onlarca ışın kılıcı gibi saplanmışlardır yerlere. Işığın içindeki dumanın, durmaksızın süren hareketliliği, yerini yeni gelen duman huzmelerine bırakarak, bir film şeridi gibi geçer gider.
Yeni gün bizi bekliyordur. Çok dayanamazsınız ve kalkarsınız.
Hayvanlar acıkmıştır. Bekletmemeli. Asıl onlarındır yaylalar.
Bir üst yaylanın hayvanlarıyla birleştirip, az yukarıdan başlayarak, Poçoçların yaylasına doğru, Gölyerine kadar sürecek olan bütün günün ilk bölümü, kuşluğa kadar sürecektir.
Kuşluk vakti geldiğinde otlatmaya verilen arayla birlikte, özellikle inekler, danalarını çok bekletmemek için hızlı adımlarla yaylaların yolunu tutarlar.
Sabırsızlıkla sıralarını bekleyen her dana, çiçgarın aralanmasıyla fırladığı gibi, hiç şaşmadan, bir kerede annelerini buluverir.
Sağılma işleminin bitmesiyle beraber, akşama kadar sürecek olan çobanlık maceramızın ikinci aşaması başlamıştır.
Akşam olmasıyla bitecek bu zaman dilimi, oyunlarımıza yetmiyecek kadar kısa gelir bize.
Herkesin cebinde mutlaka bulunması gereken çakılarımızla, düdük yaparız mesela keştiğimiz bir dal parçasından.
Kopardığımız ardıç meyvesini, özenle iteriz patlangoçumuzun ucuna kadar. İkincisinide yerleştirip hızla iteriz piston görevi yapan çubukla.
Giderek sıkışan hava en sonunda, öndeki ardıç meyvesini, patlama sesiyle ileriye doğru hızla fırlatır. Çıkan sese bayılırız.
Tabii bir de , en uzağa fırlatan birinci gelir.
Kozi oynarsınız, sopanız elinizde. Ya da Birdirbir.
Zaman yetmez hepsine. Bazısı yarına.
Noyan ÜNSAL
Etiket : Çobanlık, İşleri,