BİR YAYLA GECESİ...
Bütün gün koşup oynamış, hayvanların peşinde koşturmuş, oradan oraya seyirmişsinizdir.
Birkaç kez, aşağıda, çayırın ortalarında akmakta olan pınardan su doldurup yaylaya getirmişsinizdir.
Hoplayıp zıplıyan, bazen de tızıkan danaların peşinden koşturmuşsunuzdur.
Yani iyice yorulduğunuz için, ninemin hazırladığı nefis akşam akşam yemeğinden sonra dinlenmeyi haketmişsinizdir.
Hava iyice kararmış, gece başlamıştır Kaleardında.
Geceleri, ay ışığında, köknarların gölgesi,çayırlara uzanıp, orman derin bir uykuya daldığında , Nenem, Bahadır ve ben, yaylanın ön tarafındaki balkonda oturur, ihtişamlı Kaleardı manzarası eşliğinde, biraz aşağılardaki, küçük gölde yaşıyan kurbağaların,her gece yeniledikleri harika repertuarlarını dinlerdik.
Ağustos böceklerinin sesleri gelirdi her yandan. Göl kurbağalarının, şarkılarına eşlik ederlerdi.
Pınarın az üst tarafındaki servi kavaklarının, hafif rüzgarda bile yerinde duramıyan yanar döner yapraklarının sesi, eksiğini tamamlardı şarkıların.
Bazen hafif bir rüzgar ormanın kokusunu ,sesini getirirdi size kadar.
Ormana sevdalı bir yıldız, dayanamaz, iniverirdi koynuna ormanın usulca.
Ateş böcekleri, kah orada, kah burada, uçuşur dururlardı.
Elektrikleri ve ürettikleri ışık, ancak kendi yollarını aydınlatabiliyordu.
Bu dinleyici kitlesine,eğer gelmişlerse,dayılarım, teyzem, bazen de Türkan katılırdı. Bu sayede Kaleardı geceleri eşsiz bir şölene dönüşürdü.
Ne yazık ki, herkesin ünlü olduğu müzik dünyasında, bu ''Mutlu Kurbağalar'' hiç ünlü olamadı. Ama biz dinleyicileri,onların en büyük olduğunu biliyorduk.
))
Sakin, dingin bir yayla gecesi, serin bir yayla uykusuyla son bulurdu.
Noyan Ünsal