TAŞ DUVARLI YAYLA EVLERİ...
Kasvetliymiş gibi duran yayla evleri ve yaylalar.
Onlar, her yılın dokuz on ayı kasvetlidirler ve dargındırlar.
Terkedilmişlik, herşey gibi onlarıda derinden etkiler.
Kaygılıdırlar bir yandan da.
Ya gelmezlerse?
Bundan, çok korkarlar.
Her yıl, dokuz on ay, bu endişeyle yaşarlar.
Haklıdırlar da.
Bir gün gelecek, kimse uğramıyacak semtlerine.
Kar, kış, boran, önce bedevrelerini uçuracak tek tek.
Kalanlar da çürüyecek.
Aslında, uçanın yerine yenileri konurdu. Üstlerine taş konur, sağlamlaştırılırdı.
Oysa şimdi gidiyor hepsi tek tek.
Kolları yok ki tutsun.
Parçaları tek tek bırakıp gidiyor onu.
Kar yağmur doluyor heryerlerine.
Aslında, sahipleri uyurdu şurada güvenle.
Konukları gelirdi köyden, şurada oturur, kuymak yerlerdi şen şakrak.
Mutlu insan sesleri doldururdu her yanı.
En kötüsü, taşlar düşüyor duvarlarından.
Kimi içeri, kimi dışarı.
En çok taşlar acıtıyor canını.
Çünkü bu, bitiş demek.
Bunu biliyor.
Her taş düştüğünde, biraz daha ölüyor.
Görüyor sonunu artık.
Gelmiyecekler.
Ve ölüyor.
-------------
Gerçekten gelmediler.
Bıraktılar onları ölüme.
Şehirlerde, memur oldular.
Apartmanlarda yaşadılar.
Bazen akıllarına gelse de, unuttular hemen.
Dert çok, tasa çok şehirde çünkü.
Bilir herkes,
'' Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur.''
Noyan Ünsal