HAKSIZ YERE '' ÖKÜZ '' DEDİĞİMİZ ÖKÜZLER...
Öküz, o dönemlerde tarımla uğraşan köylünün, insandan sonra en önemli varlığıydı. Belkide en pahalısı değildi ama en kıymetlisiydi.
Kamyonuydu örneğin. Traktörüydü. En önemlisi de dostu, arkadaşıydı.
Adları vardı herbirinin birey gibi. Adı söylenirdi mesela, o da döner bakardı. Ne söylenmişse onu yapardı.
İnsandan sonra gelirdi ama, ona verilen değer insandan aşağıda değildi.
Dostu sayılırdı kısacası. Satılırsa, ardından gözyaşı dökülürdü.
Bir kazaya uğrarsa, başına birşey gelirse, yas tutulurdu ardından.
Yani sadece öküz değildi öküz.
Bilseydi duyarsız insanlara '' öküz '' dendiğini, ölebilirdi kahrından.
Köyde öküzün yapacağı işler bitince daha yukarılardaki öküz yatağı denen, bir bakıma yayla denilebilecek otlaklara götürülürdü.
Tütünlü öküzünü Sakıldeye çıkarırdı. Ben de, bensiz birşey yapılamıyacağı için dayımların peşine takılırdım.
Sakılde, yukarı Kaleardının üst tarafında, üç yanı ormanlarla çevrili bir çanak konumundaydı.
Doğusunda, az aşağısında, dünya güzeli Conat vardı.
Uzunçayır, Kürdevan, Kürdevanın eteklerindeki ve daha kuzeydeki bazı köyler ve yaylalar görünürdü daha uzaklarda.
Buradan baktığınızda, geniş bir açıyla yeryüzünün gökyüzüyle birleştiği yeri, yani dünyanın bittiği yeri görürsünüz ufukta.
Bir adım daha atsanız boşluğa düşerdiniz sanki.
Sakıldeye ilk çıkıldığı gün, bir şenlik gibi olurdu heryer.
Bir birini tanımıyan öküzler, birbirini tartar, ufak ufak güreşlere tutuşurdu yer yer. Kısa süren bu güreşlerden sonra, yenen yenileni biraz kovalar ve barışılırdı. Asıl önemlisi boğaların güreşiydi. Önce ayaklarıyla yerleri eşer, hafif yükseltileri boynuzlarıyla delik deşik eder ve üst üste bağırarak meydan okurdu diğerlerine.
Bazıları hızını alamaz yedi sekiz kez bağırırdı üst üste.
Biz de sayardık. Sonra da birbirimize hayret dolu bir ifadeyle '' filancanın boğası dokuz kez bağırdı '' derdik, mesela.
Bu güreşler, gerçekten nefes kesici olurdu. Bazen onlarca dakika sürerdi. Yenilenin yaşadığı üzüntüyü yüzlerinden görebilirdiniz. Bazen, gözyaşı bile dökerlerdi.
Yenen, yenileni kovalar, çoğu kez, çok ta üstelemezdi. Bu kovalamanın nedeni, biraz önceki zorlu çatışmaya aşırı konsantre olmalarındandı.
Bu güreşler aslında, uzunca bir süre birarada yaşayacak, birbirini tanımıyan onca öküzün tanışması, barışması anlamına gelirdi.
Noyan Ünsal