Soğanlı (Sogara) köyünün Cuğo mahallesindendir. Şöhr tî'nin oğullarından olan Cesimî'nin asıl adı Yusuf'tur. Doğu yılının 1835'lere rasladığı sanılır. Cesimî on yedi yaşlarında iken rüyasında içirilen aşk bad siyle Gerede'de Şehri Efendi'nin kızı Servidar'a âşık olur. Âşı lığının ilk günlerinde bayılma ve hastalık belirtileri görülün« babası Şöhreti, oğlunun başucunda sazı ile şu deyişi söyler:
Oğlum bencileyin düşmüş hicrana,
Ayrılık derdine yanar yazıktır.
Aşka meftun olmuş şem'a pervane,
Bu mum başa çıkmaz söner yazıktır.
Âşıkı görenler derler delidir,
Kimi der Mevla'nın abdal kuludur,
Bu sevda dert hicran kaygu yoludur,
Ahiri üryana döner yazıktır.
Yavrunun başında ağla Şöhreti,
Buna söz kâr etmez söyle Şöhreti,
Ne çare takdiri böyle ŞÖHRETÎ,
Gider viraneye konar yazıktır.
Cesimî âşık olunca Servidar'ından söz etmeye başlar:
O yârin şehrine giden olursa,
Dilinden bir name alın getirin,
Yalağuz salmayın yâri yollara,
Emanet tarikle gelin getirin.
Gece gündüz kaldım ahü amana,
Semektek oynarım bahr-i ummanda,
Değildir sevdiğim Hint'te Yemen'de,
Gerede şehrinde bulun getirin.
Yâra haber verin hasta Cesimî,
Şevkiye can çeksin benim yasımı,
Vermez ise kavim kardeş hısımı,
Bir şahin misali çalın getirin.
Benim gezinmeden yollar usandı,
Selsin lisana da yollar söylesin,
Vücudum yanmada aşkın oduna,
Aşk odundan yanan kullar söylesin.
Yanar ciğerimiz aşkın közünden,
Benim tecellimdir takdir yazımdan,
Ya kim fehmeylesin benzi yüzünden,
Şeyda bülbül gibi güller söylesin.
CESİMÎ ah çeker ruy-i âlemde,
ismimiz böyledir levh-ü kalemde,
Servidar tek güzel var mı âlemde,
Kulak versin dudu diller söylesin.
Hey ağalar sevdalıyım gamlıyım,
Ayva tek sararıp solsam gam değil.
Güle bülbül oldum bağa ermedim,
Baykuş tek viranda kalsam gam değil.
Bana demen sağ düşmüyor elimden,
Sevdiğim cananı kesmem dilimden,
Kısmet olsa ben o dudu dillimden,
Bir teselli haber alsam gam değil.
İlaç olsa CESİMÎ'nin derdine,
Kısmet olup varsam yârin yurduna,
Canan gitse gözüm sürsem ardına,
Böyle baka baka ölsem gam değil.
Gam yiyip gam çekme divane gönül,
Fani dünya bir insana kalmadı.
Sedd-i İskender'e Rüstem-i Zal'a,
Ali gibi aç aslana kalmadı.
Onun hükmü adalette kalırdı,
Her canlının lisanından bilirdi,
Kuşlar bile divanına gelirdi,
Davud oğlu Süleyman'a kalmadı.
CESİMÎ düşmüştür ah ile zara,
Gerede uzaktır etmedim yâre,
Yüzerler bedenden çekerler dare,
Bu ceset mülk olup cana kalmadı.
Cesimî daha fazla dayanamaz. Çırağı ve köylüsü Âşık Dur Abdal'ı (Abdullah Yüksel) da yanına alarak Gerede yollarına düşer. Oraya vardıklarında Servidar'ın birkaç gün önce öldüğü¬nü öğrenir.
"Hiç olmazsa sevdiğimin soğuk yüzünü göreyim" diyerek kızın ailesinden mezarın açılması için izin ister. Zamanın hoca¬larından izin alınarak mezar açılır. Cesimi, sevdiğini acılar için¬de seyreder.
Ol Melek-ül-mevttir canlar alıcı,
Kıymazdım sevdiğim kıydın Yarabbi,
Müzeyyen otağdan ehli perdeden,
Üryan teneşire soydun Yarabbi.
ömrümüz geçmede bir dem gülmeden,
Gönül havaiydi sevdalanmadan,
Bülbül goncasından murat almadan,
Kara topraklara koydun Yarabbi.
Bilal Seyd'i pir eyledin Cesim'e,
Ayrılığı kâr eyledin Cesim'e,
Bu gurbeti yer eyledin CESİM'e,
Ahımı cihana yaydın Yarabbi.
Cesimî Gerede'den memleketine dönmüş, köyünde evlenmiştir. İran gezileri sırasında Narmanlı Âşık Sümmani ile, Çıldırlı Âşık Şenlik'le, Yusufelili Âşık İzni'yle, Tiflisli Ermeni âşıklar Âşık Kararı ve Âşık Civanî ile karşılaşmalar yapmıştır. Ardanuç kasabasında (Adakale'de) Âşık Şenlik'le yaptığı karşılaşmanın üç gece sürdüğü söylenir.
Ardanuç'un Soğanlı köyünden Âşık Dur Abdal (Molla Abdullah Yüksel), Yolüstü köyünden Âşık Emrah, Artvin-Vezirköprülü Mustafa İrşâdi, Cesimî'nin çıraklarıdır.
Cesimî, kayınbabasının isteğiyle Samsun'un Vezirköprü ilçesine göç etmiş, orada ölmüştür. 1917'de öldüğü sanılmaktadır. Mezarı Vezirköprü'dedir.
Etiket : Aşık, Cesimi,